Cinsel Terapi Danışmanlığı
Cinsel terapide bireylere ve çiftlere cinsel bilgilendirme ve danışmanlık yapılır. Cinsel sorunların bir kısmının temelinde yanlış yetersiz, eksik ve abartılı cinsel bilgiler olduğu için cinsel eğitim cinsel terapinin önemli bileşenlerinden biridir. Çiftlere ve bireylere iyi bir ruhsal cinsel bilgilendirme yapılarak cinselliğe insan doğasına daha uygun bir bakış açısı ve yaklaşımla bakmaları sağlanır. Böylece cinsellik hakkındaki ayıp, günah, suçluluk gibi duygular yeniden gözden geçirilir.
Çift ilişkisi temel alınarak cinsel yaşamındaki duygusal, düşünsel, fiziksel paylaşım yeniden gözden geçirilerek değerlendirilir. Amaç daha sağlıklı bir çift ilişkisi inşa etmektir. Çift ilişkisindeki gerginlik ve çatışmalar azaltılarak cinsel yaşamlarının daha verimli olması gerekir. Gerektiği her durumda cinsel problemin niteliğine uygun cinsel terapi devreye sokulur.
CİNSEL İSTEKSİZLİK
Cinsel isteksizlik, cinsel aktiviteye ve birlikteliğe karşı olan ilginin azalması şeklinde ifade edilebilir. Zaman zaman kişilerde durumlara bağlı olarak cinsel isteksizliğin meydana gelmesi normaldir ancak bu durumun uzun vadede devam etmesi, ilişkilerde her iki taraf için de sorun yaratabilecek önemli bir cinsel sorun haline gelebilir. Düşük cinsel isteği oluşturan şey görecelidir. Bir ilişkinin erken dönemlerinde yaşanan cinsel istek derecesini bir karşılaştırma standardı olarak kullanan eşler, genellikle uzun süreli birlikteliklere eşlik eden cinsel istek ve aktivitedeki düşüşü bir sorun olarak etiketleyebilirler. Cinsel istek ve yanıt verme erkekler ve kadınlar arasında farklılık gösterir ve bu durum eşler arasında uyum kaybına ve ilişkisel problemlere sebebiyet yaratabilir. Cinsel istek kaybı, genellikle bir partnerin cinsel aktivite tekliflerine yanıt vermeme olarak kendini gösterir. Düşük cinsel istek belirtileri ayrıca cinsel uyarılma bozukluğu, erektil disfonksiyon, cinsel performansı engelleyen kaygı, düşük düzeyde cinsel ilgi, anorgazmi, geçmiş travmatik öğeler ve cinsel fantezilerin yokluğunu içerebilir. Cinsel isteksizlik tedavisinde öncellikle fiziksel ve tıbbi sorunlar ekarde edildikten sonra partnerler arasındaki açık çatışmaları, gizli kızgınlıkları, güç mücadelelerini veya erotik ilginin önündeki diğer kişilerarası engelleri çözmek gerekmektedir. Özellikle kadınlarda daha çok görülen cinsel isteksizliği tedavi edebilmek için en etkili yollardan biri hem erkekleri hem de kadınları, kadınların gerçekte nasıl uyarıldıkları konusunda eğitmektir. Erkeklerin kendiliğinden arzu duyma olasılığı daha yüksektir; burası cinsel arzuyu uyarılmanın takip ettiği yerdir. Öte yandan kadınlar için, karşılık veren arzuyu deneyimlediklerinde tahrik olma olasılığı daha yüksektir. Bu cinsiyet farklılıklarını anlamak, çiftlerin cinsel olarak aynı sayfada olmalarına yardımcı olabilir. Kadın cinselliği, zihinsel, fiziksel ve sosyal faktörlerin çeşitli kombinasyonlarını içeren çok faktörlü bir durum olduğundan, düşük cinsel istek yaşayan kadınları tedavi etmek için tek ve basit bir çözüm yoktur.
EREKTİL DİSFONKSİYON
Sertleşme sorunu (erektil disfonksiyon) her yaştaki erkeğin başına gelebilen normal bir durumdur. Sağlığı tehdit eden alışkanlıklar, tedavi edilmemiş tıbbi problemler, ilaçlar, aşırı pornografi kullanımı ve kaygı bozuklukları dahil olmak üzere birçok faktör sertleşme sorununa katkıda bulunabilir. Birçok erkek, ereksiyon sorunu yaşadığında bu sorunun durumsal bir sebeple mi ilişkili yoksa tıbbi yardım gerektiren devam eden bir sorun mu olduğunu anlamakta zorlanır. Tüm bunların yanında, erkeklerin yaklaşık yüzde 25 oranında ereksiyonlarını kaybetmeleri normaldir. Cinsel birleşme sırasında yüzde 75 ve üzeri ereksiyon elde edebiliyor ve sürdürebiliyorsanız, sertleşme sorunlarınızın biyolojik değil durumsal olma olasılığı yüksektir. Bu, içinde bulunduğunuz durumun veya ortamın ereksiyon sorununuza biyolojik bir nedenden bağımsız bir şekilde katkıda bulunabileceği anlamına gelir. Örnek verecek olursak, o gün çok fazla alkol almak, heyecanlı olmak veya işte kötü bir gün geçirmek gibi durumsal faktörler kişinin ereksiyon sorunu yaşamasına neden olabilir. Durumsal ve tıbbı faktörleri ayırmanıza yardımcı olabilecek en önemli etkenler arasında ise sabah ereksiyonları ve mastürbasyon sırasındaki ereksiyon durumunuz yer alır. Eğer sabahları ereksiyonla uyanıp uyanmadığınızın cevabı evet ise, ereksiyon bozukluğunuz muhtemelen durumsaldır. Artık ereksiyonla uyanmıyorsanız ve mastürbasyon sırasında da ereksiyon olmakta zorlanıyorsanız, ereksiyon sorununuz büyük olasılıkla biyolojik temelli olabilir ve yardım için bir ürolog veya aile hekimi görmek uygun olacaktır. Durumsal sertleşme kayıplarında kişinin ereksiyon olamama ihtimalini çok fazla düşünüp felaketleştirmesi sorunun devam etmesine ve kişinin bu düşünceye tamamen inanmasına sebep olmaktadır. Bu tarz durumlarda özellikle performans kaygısını engellemeye yönelik terapilerin ereksiyon sorunlarını çözmekte oldukça başarılı olduğunu görmekteyiz.
ERKEN BOŞALMA
Erken boşalma (Premature ejakülasyon), erkekler için en yaygın cinsel sorunlardan biridir.Genellikle genç ve daha az cinsel deneyimi olan erkeklerde daha yaygınlığı yüksek olsa da, yaşın ilerlemesiyle veya kurulan ilişkilerin bağlamı ve yaşamsal değişimlerle cinsel deneyimden bağımsız olarak da ortaya çıkabilir. Araştırmalara bakıldığında her yetişkin yaş grubunda, erkeklerin yaklaşık yüzde 30’u erken boşalma durumundan şikayetçidir. Erkan boşalmanın nedenleri incelendiğinde ise nasıl kaliteli bir cinsel birliktelik fiziksel, psikolojik ve ilişki dinamikleri faktörlerinden etkileniyorsa bu durum erken boşalmanın meydana gelmesinde de önemlidir. Fiziksel olarak incelendiğinde diyabet ve kardiyovasküler rahatsızlıklar, alkol ve madde kullanımı erken boşalma ile yakından ilişkilidir. Bunun yanında psikolojik eksende depresyon, kaygı, düşük benlik saygısı erken boşalmayı olası hale getirir ve kişinin cinsel uyarılma halini olumsuz olarak etkiler. İlişk dinamiklerinde ise partnere karşı öfke, güç mücadeleleri, zayıf iletişim ve bağlanma korkusu tetikleyici etkenlerdendir. Erken boşalma ne sebeple başlarsa başlasın, bir çift bununla bir süre mücadele ettikten sonra cinsel yaşamlarına karanlık bir gölge düşürebilir. Böyle bir durumda başvurulan terapi yöntemi ile cinselliğe ve erken boşalmaya dair yanlış inanışlar, mitler ve çarpıtılmış düşünceler tespit edilip gerekli psikoeğitim ve doğru düşüncelere odaklanma ile öncellikle durumun bilişsel boyutunu ele alır. Bu aynı zamanda cinsel yaşamınıza müdahale eden cinsel olmayan konular üzerinde çalışmayı da içerebilir. Sonrasında ise davranışsal egzersizlerle gerek kişinin tek başına uygulayacağı gerek partneriyle beraber deneyimleyeceği çalışmalar öğretilir. Diğer cinsel sorunlarda da olduğu gibi erken boşalmada da terapinin yanında partner desteğinin ve anlayışının iyileşmedeki etkisi yadsınamayacak kadar önemlidir.
VAJINUSMUS
Vajinismus, vajina çevresindeki kasların istem dışı kasılması sonucu cinsel ilişkinin imkansız hale gelmesi durumudur. Bu istemsiz vajinal refleks, cinsel ilişki, tampon yerleştirilmesi ve hatta doktor muayenesi sırasında tetiklenebilir. Oluşan kasılma vajina girişini kapatarak cinsel ilişkiyi imkansız hale getirir ve uzun sürerse ağrıya sebep olabilir. Vajinusmusun oluşumunda birbirinden farklı pek çok etmen yer alsada bu sebeplerin büyük çoğunluğu fizyolojik bir durumdan ziyade psikolojiktir. Vajinusmusun oluşumunda yetiştirilme tarzları, cinsel bilgi eksikliği, cinsel birleşmeyle ilgili mitler veya yanlış inanışlar, çiftlerin arasındaki iletişim eksikliği ve travma geçmişi rol oynar. Özellikle ülkemizde çok sık şahit olduğumuz “ilk gece korkusu” ve “kızlık zarı” kavramları cinsellikle ilgili bu yanlış inanışları tetikler niteliktedir. Vajinusmus yaşayan kadınlar yaş, eğitim durumu, sosyoekonomik veya kültürel durum açısından belirgin bir fark göstermezler. Yani sanılanın aksine düşük sosyoekonomik düzey veya az eğitimli olmak vajinismusa zemin hazırlamaz. Bu sorunu yaşayan kadınların en büyük ortak özellikleri cinsellik konusunda yeterince bilgi sahibi olmamaları ve bu konuda yanlış düşüncelere sahip olmalarıdır. Ayrıca, vajinismus yaşayan kadınların bir çoğunun ortak özellikleri arasında mükemmeliyetçi ve kontrol odaklı kişiler olduğu da yapılan çalışmalarda görülmüştür. Böyle bir durumda tedaviye ek olarak partner desteğinin ve empatik yaklaşımın büyük önem taşıdığını belirtmek gerekir. Gerekli psikoeğitim ve psikoterapi yöntemleri ile tedavinin olumlu sonuçlar verme olasılığı oldukça yüksektir.