Bireysel Danışmanlık
Depresyon Tedavisi
Depresyon görülme sıklığı giderek artan ve tüm yaş grubundan bireyleri etkileyebilen bir duygu-durum bozukluğudur. Depresyon, normal üzüntü durumundan daha farklı olarak kişiyi günden güne daha da olumsuz yönde etkileyen ve günlük işlevselliğe zarar veren bir durumdur.
Depresyon belirtileri kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte yaygın belirtiler mutsuz ve üzgün hissetme, umutsuzluk duygusu, ilgi kaybı, yorgunluk, uyku ve iştah sorunları, tahammülsüzlük, motor yavaşlık ya da huzursuz bir hareketlilik, konsantrasyon problemleri, açıklanamayan fiziksel ağrılar ve intihar düşünceleri olarak sıralanabilir.
Anksiyete Bozukluk
Anksiyete bozukluğu, genellikle geçerli bir sebebi olmaksızın, kronik bir şekilde şiddetli endişe ve gerginlik hali yaşama durumudur. Anksiyete bozukluğu olan kişiler genellikle sağlık, para, aile veya iş hakkında aşırı endişe duyarak, düzenli olarak bir felaketin gerçekleşmesini beklerler. Bazen sadece günlük yaşantılar bile endişe kaynağı olabilir. Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, genellikle kaygılarının çoğunun yersiz olduğunu fark etseler de, kaygılarından kurtulamazlar. Bu kişiler rahatlayamayabilir ve genellikle uykuya dalmakta veya uykuyu sürdürmekte güçlük çekebilirler. Endişelerine titreme, kas gerginliği, baş ağrısı, sinirlilik, terleme, ateş basması ve baş dönmesi veya nefessiz kalma gibi fiziksel semptomlar eşlik eder. Kaygı bozukluğuna sahip insanlar yorgun hissetme eğilimindedirler, konsantre olmakta güçlük çekerler ve depresyondan muzdarip olabilirler. Kaygı bozukluğu belirtileri mide bulantısı, sık sık tuvalete gitme veya boğazda bir yumru varmış gibi hissetmeyi içerebilir. Kaygıya genel olarak bakıldığında, herkes ara sıra kaygı nöbetleri yaşar; kaygı, dikkati odaklama veya insanları harekete geçmeye motive etme gücüne sahip olduğu için sağlıklı bile olabilir. Bununla birlikte, endişe aşırı hale geldiğinde ve günlük iş görme yeteneğini bozduğunda, kaygı bir rahatsızlık haline gelir. Örneğin, kaygı sürekli olarak kişinin konsantre olmasını ve işteki görevlerini tamamlamasını engelliyorsa, bu bir kaygı bozukluğunun işareti olabilir. Anksiyete bozukluklarının sebeplerini ise karmaşık olarak nitelendirebiliriz. Kaygı bozukluğu genetik, davranışsal, gelişimsel ve diğer faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanır. Özellikle ailede anksiyete öyküsü olması ve yakın zamanda veya uzun süreli stres dönemleri durumun tetiklenmesine sebep olabilir. Çocukluk çağı yaşantıları ve ebeveynin aşırı koruması, kaygı bozukluklarının oluşumunda etkili olan faktörler arasında yer almasının yanında teşhis konmadan önce tiroid bozuklukları gibi tıbbi kaygı nedenlerini ekarte etmek önemlidir. Bilişsel davranışçı terapi ise kaygı bozukluklarının tedavisinde çok faydalıdır. Bilişsel boyut, insanların korkularını destekleyen düşünme kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olurken davranışsal boyut ise insanların kaygı uyandıran durumlara tepki verme biçimlerini değiştirmelerine yardımcı olur. Kaygı bozukluğunun şiddetli olduğu durumlarda ise psikoterapinin yanında uygun ilaç kullanımı tedavide oldukça başarılıdır.
Obsesif kompulsif bozukluklar (OKB)
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), insanların istenmeyen ve tekrarlayan düşünceler, hisler, imgeler veya duyumlar (takıntılar) yaşadığı ve tepki olarak davranışlar veya zihinsel eylemlerde (kompulsiyonlar) bulunduğu bir zihinsel bozukluktur. Çoğu zaman OKB’si olan bir kişi, obsesyonların etkisini geçici olarak ortadan kaldırmak veya etkilerini azaltmak için kompulsiyonları gerçekleştirir ve bunları yapmamak kişide sıkıntıya neden olur. OKB’nin ciddiyeti değişir, ancak tedavi edilmezse kişinin işte, okulda veya evde işlev görme yeteneğini sınırlayabilir. Bu obsesyon ya da kompulsiyonlar günde bir saatten fazla zaman alır ya da kişide klinik olarak belirgin bir sıkıntı ya da bozulmaya neden olur. Obsesyonların spesifik detayları büyük ölçüde değişebilir. Bulaşma, düzen arzusu veya cinsiyet, din ve kendine veya başkalarına zarar verme ile ilgili tabu düşünceleri içerebilir. OKB’si olan çoğu kişi, obsesyonlarına yanıt olarak, bazı davranışları içerebilen zorlamalara başvurur. Bu davranışlar nesneleri yeniden düzenleme veya sayma; güvence aramak; veya kontrol etmek sayılabilir . Ayrıca, dışarıdan gözlemlenemeyen zihinsel eylemleri de içerebilirler. Kompulsiyonlar, kaygı, sıkıntı veya bir şeylerin doğru olmadığı hissi dahil olmak üzere bir saplantıdan kaynaklanan duyguları geçici olarak rahatlatabilir. OKB’si olan kişiler, obsesyonları ve kompulsiyonları tetikleyebilecek kişilerden, yerlerden veya durumlardan kaçınabilir. Ayrıca sıklıkla, yüksek bir sorumluluk duygusu, belirsizliğe tahammülsüzlük, mükemmeliyetçilik veya rahatsız edici düşüncelerin önemine dair abartılı bir görüşü içerebilen işlevsiz inançlara sahiptirler. Bazen ölüm, boşanma ya da taciz gibi yaşamı değiştiren bir olaydan kaynaklanan stres, kompulsif davranışları tetikleyebilir. Semptomlar obsesif veya kompulsif ya da her ikisi birden olabilir. Birey mikroplardan korkabilir, yaşamlarında düzene ihtiyaç duyabilir, örneğin bir şeylerin kapalı ve kilitli olup olmadığını tekrar kontrol etme ihtiyacı duyabilir. Obsesif kompulsif bozukluğun nedenleri tam olarak anlaşılmamakla birlikte hem genetik hem de çevresel risk faktörleri bulunmaktadır. OKB’si olan bir ebeveyni, kardeşi veya çocuğu olan kişilerin kendilerinde olma riski daha yüksektir ve ikizlerle yapılan çalışmalar, bozukluğun gelişiminde genetik etkinin rolünü doğrulamaktadır. Çocukluk çağındaki fiziksel veya cinsel istismar ve diğer travmatik olaylar daha büyük riskle ilişkilidir.
Panik Atak
Panik ataklar, yaşamı tehdit ediyor gibi gözüken ama aslında öyle olmayan ani bir şekilde gelişen kaygı patlamalarıdır. Dakikalar içinde artan bir korkuya dönüşürler ve atağı yaşayan kişi bu korku duygusuyla baş etmekte başarılı olamayabilir. Anksiyete ile ilgili bedensel duyumlar son derece yoğun hale gelir. Bu duyumlar şiddetli çarpan kalp, hızlı nabız, yeterince nefes alamama hissi ve sanki ölecekmişsiniz gibi düşünmenizi sağlar. Bu yorum yanlıştır, ancak yine de paniği yoğunlaştırarak daha da fazla kaygıyı tetikler. Panik atak, yaklaşan tehlike hissine verilen ani tepkidir. Buna bağlı olarak vücut, sizi sisteminizin yanlışlıkla ciddi bir tehdit olarak işaret ettiği şeyden korumak için tüm güçlerini kullanır. Ani ve abartılı vücut tepkisi – çarpan kalp, hızlı nefes alma, titreme – bir tehdit olarak yorumlanır ve tüm deneyim, kaçış olmadığı algısıyla birleşir. Ancak panik ataklar yanlış alarmlardır ve aslında içeriden veya dışarıdan hiçbir tehdit yoktur. Panik ataklar uyku sırasında bile birdenbire meydana gelebilir ve kontrolü kaybetme hissi kişinin yaşadığı dehşetin büyümesine sebep olur. Panik ataklar yeterince rahatsız edici olmasının yanında genellikle başka bir atağın da olacağı konusunda endişe yaratır. Bu da insanların günlük davranışlarını değiştirmelerine, kendilerini güvensiz hissedebilecekleri veya atak yaşama ihtimalini arttırabilecek ortamlardan kaçınmalarına neden olur. Tüm bunlara rağmen, panik ataklar her ne kadar korkunç ve bunaltıcı hissettirse de, gerekli bilişsel ve davranışsal müdahalelerle kontrol edilebilirler. Panik atağı simgeleyen korkunun artması, vücut duyumlarında meydana gelen sinyallerin yanlış okunmasından kaynaklanır. Panik atakların yanlış alarmlar olduğu konusunda önceden genel bir anlayışa sahip olmak korkuyu azaltabilir. Daha uzun bir zaman diliminde, psikoterapi ve özellikle bilişsel davranışçı terapinin hem panik ataklar hem de genel olarak kaygı için etkili olduğu kanıtlanmıştır. Panik ataklar ve panik bozukluğu için birinci basamak tedavi olarak kabul edilir. BDT, fiziksel semptomları, panik ataklar sırasında ortaya çıkan yanlış düşünceleri ve yanlış alarmın sebep olduğu kaçınma davranışını ele alır..
Yeme Bozuklukları Tedavisi (Anoreksiya Nervoza, Bulimia)
Yeme bozukluğu, yeme davranışına ve bedensel ağırlığa yönelik takıntıların kişinin fiziksel, sosyal, akademik hayatına ve günlük işlevselliğine zarar verecek boyutta olduğu ve günümüzde görülme sıklığının giderek arttığı bir psikolojik hastalıktır. Yeme bozuklukları; anoreksiyanervoza, bulimiyanervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluğu olarak üçe ayrılmaktadır.
Anoreksiyanervozada kişi zayıf bir bedene sahip olma arzusu ve kilo alma korkusu edeniyle besin alımını aşırı kısıtlama, kendini kusturma, laksatif kullanma, ağır egzersizler yapma gibi davranışlara başvurmaktadır. Anoreksiya nevroza da kişinin beden ağırlığı çok düşüktür ancak beden algısı ciddi düzeyde bozulmuştur ve kişi ne kadar zayıflasa da kendini kilolu görmeye devam eder ve kilo almaya yönelik yoğun kaygılar yaşar.
Bulimiyanervozada da kişi beden ağırlığını kontrol etme konusunda takıntılıdır ancak buliyanervozaya sahip kişiler normal ya da normal kilonun üzerindedir.
Bulimiya nevroza da engellenemeyen yeme atakları bulunur ve yoğun suçluluk duygularıyla ardından kendini kusturma, laksatif kullanma, ağır egzersizler yapma gibi eylemlere başvurulur.
Tıkanırcasına yeme bozukluğunda yeme atakları görülür ancak bulimiyanevrozada olduğu gibi yiyeceklerin kilo aldırıcı etkisini gidermek adına kendini kusturma benzeri yöntemler uygulanmaz. Yeme bozuklukları ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ağırlıklı olarak ergenlik dönemindeki kızlar ve genç kadınlarda rastlanıyor olsa da her yaştan kadın ve erkek yeme bozukluğuna sahip olabilir. Düşük benlik saygısı, travmatik yaşam olayları, depresyon, aile içi çatışmalar yeme bozukluğunun altında yatan sebepler arasında sayılabilir. Yeme bozukluğunun tedavisinde, hastalığın tetikleyicisi düşünceleri, duyguları, davranışları ve durumları belirlemek ve başa çıkmak adına psikolojik destek gereklidir. Ayrıca psikolojik desteğe ek olarak medikal müdahalelerin de bulunduğu çok yönlü bir tedavi planı gereklidir.
Yas
Yas sevilen birinin veya bir şeyin kaybı üzerine yaşanılan yoğun ve şiddetli duygusal bir süreçtir. Sözde “normal” yas için bir zaman sınırı belirlemek bir hatadır. “Bu kadar kendini yıpratmamalısın, eşin öleli 1 sene oldu artık hayatına devam etmelisin.” Bazıları bu ifadenin doğru olduğunu düşünse de, aslında insanların tepkileri, duyguları, kişilikleri, inançları ve kültürel değerleri arasında geniş bireysel farklılıklar vardır. Büyük bir kayıp yaşayan herkesin kederini ifade etmesine izin verilmelidir ve bazı durumlarda bunun azalması yıllar alabilir çünkü kişinin yaşadığı duygusal çalkantılar yaşamın da getirileriyle inişli çıkışlı bir hale gelebilir. Alanda çalışan uzmanlar, yasın anlamını ve içeriğini daha yakından tanımak için bazı çalışmalar yaptılar ve yasın aşamalarını ortaya koydular. Bu aşamalar nihai bir çözülme ve kabul durumu yaşanmadan önce deneyimlenen inkar, derin üzüntü ve öfke olarak sıralanabilir. Bununla birlikte, en önemlisi yasa ve kedere eşlik eden nüansların ve acı verici duyguların kişi için benzersiz bir meselede yaşandığının altını çizmek gerektiğidir. Bunun nedeni yasın genellikle, tüm derin yaralar gibi hissedilecek, tepki gösterilecek ve kişi tarafından bireysel bir şekilde iyileşeceği umulacak olan ciddi, duygusal bir yaralanma veya travmanın sonucu olmasıdır.
Bağımlılık Tedavileri (madde ve alkol bağımlılığı , kumar , internet ve teknoloji bağımlılığı )
Bağımlılık danışmanlığı ve bağımlılık terapisinde temel hedef kişinin bağımlılık yapıcı maddelerden ve davranışlardan kaçınmasını ve bağımlılığından dolayı yaşadığı fiziksel ve sosyal zararlardan kurtulmasını sağlamaktır.
Bağımlılık, alışkanlık değil; bir şeyin kişiye zarar vermesine rağmen kullanmaya devam etmektir. Bağımlılığın oluşmasında çevresel ve sosyal etmenler rol oynamaktadır.
Bağımlılık kompleks bir yapıdır ve farklı faktörlerin bir araya gelişimiyle oluşur. Bu nedenle bağımlılık terapisi de kişiye özel olarak düzenlenen bir tedavi sürecidir. Ancak Bağımlılık Tedavisi için en sık kullanılan ve en etkili yöntemler ilaç tedavisi ve psikolojik destektir.
Sigara Bırakma Tedavisi
Sigara kullanımı, birçok fiziksel sağlık problemine yol açan ve hem içene hem de çevresindekilere zarar veren bir davranıştır. Birçok sigara kullanıcısı bu durumun farkında olmasına rağmen sigarayı bırakmakta zorlanmaktadır. Kimi zaman kendi kendine verilen sigarayı bırakma kararı, bağımlı hale gelen beynin bu duruma olumsuz tepki göstermesine ve kişide sinirlilik, uyku ve iştah sorunları, dikkat problemleri, çökkünlük gibi belirtilerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Yaşanan bu olumsuz durumlarda da zaten verilmesi zor bir karar olan sigarayı bırakma girişimi sonlanmaktadır. Bu nedenle bağımlığın kökenindeki ihtiyaçları fark ederek bu ihtiyaçları ortadan kaldırmak ve bir uzman yardımıyla sigarayı bırakmak daha sağlıklı bir çözüm yolu olmaktadır.
Kilo Kontrolü Tedavisi
Kilo verme niyetinde olan kişilerin dönem dönem hedeflerine ulaşmaya yönelik girişimleri bulunmaktadır. Bu girişimler, çoğu zaman ya pes etmeyle ya da kilo verme hedefine ulaşılsa da bir süre sonra yeniden kiloların alınmasıyla sonuçlanmaktadır. Yemek yeme sadece fiziksel değil aynı zamanda zihinsel de bir eylemdir. Yeme davranışını tetikleyen şey her zaman açlık değildir, duygusal gerekçeler de kişileri yemek yemeye yönlendirebilmektedir. Bu nedenle döngünün kırılabilmesinde psikolojik tedavi uygulamaları aracılığıyla yeme davranışını tetikleyen duygu ve düşünce kalıplarının fark edilmesi ve kontrol edilmesi önemli bir role sahiptir.
Fobiler
Fobiler kişinin gündelik yaşamını sürdürmesini zorlaştıran bir kaygı bozukluğudur. Fobiler bir kişilik özelliği değil psikolojik bir rahatsızlıktır. Kişiler sahip oldukları korkuların anlamsız olduğunu bilmekte ancak korkuyu kontrol edememektedir. Fobik bir kişi için sadece korkulan nesneye/duruma maruz kalmak değil nesneyi/durumu düşünmek bile kaygı yaratıcıdır. Birçok fobi çocuklukta oluşsa da yetişkin döneminde gelişen/ortaya çıkan fobiler de bulunmaktadır. Yaygın görülen fobiler kapalı alanda kalma fobisi, yükseklik fobisi, böcek fobisi, kedi-köpek fobisi olarak sıralanabilir. Fobiler, tedavi edilebilen ve psikolojik tedaviye oldukça iyi yanıt veren bir psikolojik rahatsızlıktır.
Travma bozuklukları (TSSB)
Travma sonrası stres bozukluğu travmatik bir yaşantının sonucunda oluşabilecek ruhsal bir hastalıktır.
Travmatik yaşantılar, bir insanın kendisinin ya da başkalarının hayatını ve güvenliğini tehdit eden aşırı tehlikeli veya korkunç durumlardır. Böyle durumlara örnek olarak doğal afetler, ağır kazalar, savaşlar, ölümcül hastalıklar ile bedensel veya cinsel şiddet gösterilebilir. Bir veya birkaç tramvatik durumun sonucunda, eğer bir kimsenin kendisi mağdur durumdaysa veya başka bir insanın başına gelen korkunç bir olaya (mesela ağır bir trafik kazasına) tanık olmuşsa, travma sonrası stres bozukluğu TSSB oluşabilir.
Kronik Ağrı Tedavisi (Migren, Psikosomatik Ağrılar)
Vücut ağrıları, fiziksel temelli olabileceği gibi psikolojik temelli olarak da kendini gösterebilir. Hafif düzeyden ciddi yakınmalara yol açacak düzeye uzanan bir aralıkta kendini gösterebilen psikolojik temelli ağrılar, akut ya da kronik olarak yaşanabilir. Ağrının psikolojik temelli olması, gerçekten hissedildiği gerçeğini değiştirmez. Ağrılar kişilerin hayat kalitesini ciddi oranda etkileyebilmekte ve depresyon, anksiyete bozukluğu gibi başka psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Psikolojik destek uygulamaları bu ağrıların altında yatan duygusal etmenlerin fark edilmesi ve böylece ağrıların ortadan kalkmasında oldukça etkili bir yöntemdir.